22 Ocak 2011 Cumartesi

Hangisi acaba?

Zaman gelir kadın erkek eşitliği konularını tartışır dururum biraz da şakayla karışık. Ama gün geliyor insan hakkaten oturduğu yerde sinirden kuduruyor.

Haberlerde izliyorum adamın biri karısını insan dışı bir varlığa çevirmiş dövmekten, kadın da bunun üzerine mahkemeye başvurmuş koruma altına alınmasını istemiş. Ama bilirsiniz mahkemelerimiz o kadar adalet yanlısıdır ki bir konuyu enine boyuna tartışırlar, uzatırlar da uzatırlar üstüne en doğru kararı verirler, kadının korumaya ihtiyacı olmadığına hükmetmiş. Peki sonra? Tabii bahsi geçen "Erkeğimiz" karısını bıçaklayarak öldürüyor.

1. İhtimal
Şimdi bu adamla otursak 3-5 dk muhabbet etsek, namusuna düşkün bir erkektir. Karısına kızına laf ettirmez. Kavgacı herifin önde gidenidir fln filan fakat kendisinin karısına kızına herşeyi yapma hakkı vardır. Döve döve mahveder ailesini, istediği zaman karısına tecavüz eder.

2. İhtimal
Bu amcam sokaklarda, trafikte izbandutların karşısında gayet sakindir, uyumlu bir vatandaş profilidir. E tabii kendisinden güçsüz kim var en yakınında?? Tabii ki karısı... Ne yapar bizim vatandaş, canı sıkıldıkça başkalarına söyleyemediği lafları, gösteremediği sertliği, tepkileri, diklenemeyişleri, eziklikleri karısından çıkartır.

Şimdi merak ediyorum sizce hangisi? Bizim toplumda iki profil de var sanırım ama hep ikincisi bana daha muhtemel gibi geliyor. Hani vardır ya bizim toplumumuzda bir erkeklik anlayışı, herşeye kavga çıkartan cesurdur fln filan, hadi tamam diyelim ama arkadaş siz de gidin yiyosa erkekliğinizi başkalarına kanıtlayın. Benim kültürümde erkeklik aileni korumaktır. karını, ananı, bacını baştacı yapmaktır. Senin çocuğunu doğurmuş be adam. kime erkeklik taslıyorsun? Hadi git etrafta hakkını yiyenlere göster dişini, o zaman köpek gibi sinersin değil mi?

Ama köpekler bile bu adam ve türevlerinden daha şereflidir. Çünkü aileleri için ne gerekiyorsa yaparlar, durduk yere sıkıntıdan onlara zarar vermezler.

1 Ocak 2011 Cumartesi

hayaller küçüklüğümüzde anlamlı gelirdi hayallerini unutmamış emre kardeşime itafen =)

inanmaktan ne zaman vazgeçer insan ?
kaç yaşında yorgun düşer hayallerının peşinde koşmaktan ?
hangi ara yorulur bu kadar ?
aslında masal, çocuk olmakla başlar.fırsat eline geçtiğinde yalnızlıktan yakınan insanoğlunun bildiği tek gerçektir bu.
masalın en tatsız tarafı yalnızlık,daha dünyaya gelişimizle başlar.aynı zamanımız geldiğinde gideceğimiz gibi.en iyi
bildiğimiz yalnızlıktır.kimimiz korkar,kimimiz alışmaya çalışır ve kimilerımızde severız bu hissi.ve bu yalnızlık
içinde insanlar bir nebze olsun bu hissi unutabılmek için kendılerıne uğraşlar buldu.ilk mucitler adem ile havvaydı.ve evet
onlar gerçekten yalnızdılar.onlar insan soyunu devam ettırmek için dediler bu uğraşa.sonra kavımler oluştu.diğer
mucitlerimizdi onlar.çoğalmak,üremek dediler adına.ıkı insanın yakınlasması bu kadar ucuza indirgenilebilinirdi.sonra gel
zaman git zaman iki kişinin yakınlasmasına geleceklerı adına endişe duyup körü körüne gelecege dönük hayaller kurmalarına
ve birbirlerıne hiç bir şüphe duymadan inanmalarına aşk dediler.romantık mucitlerımız masalların bitişlerıne hep ömür
boyu mutlu yaşadılar cümlesını ekleyebılmek için cesurca bir savaşın içine girdiler.bu savaş yüzyıllar sürdü.ve biz
hep masallarını okurken o cümleye rastladık onlar gerçekten ömür boyu mutlu yaşadılar.
sonra gelişen toplumlar elde ettıklerı
teknolojının kolaylıgıylada hayatı kolay bir hale getirdiler.aslında bu kolaylık değil basitlıkten ibaretti.
çoğu şey kutsallıgını kaybettı.kaybedılen kutsallıkların arasında başı çekende aşktı.yenı nesıl aşka inanmadı.dünya
çocuktu ilk aşkın tadına varmıştı ama o çocuk büyüdükçe mutlulugun yerını daha yüzeysel şeyler almaya başlamıştı.ergenlıge
giren bu çocuk yenı bir moda yarattı.o moda çok kan dökülmesıne,çok gözyaşına ve bir çok masalın yarım kalmasına sebep
olan bir kağıt parçasıydı sadece.günümüzde para tüm büyüsünü kullanarak insanların maneviyatlarına saldırıp ele geçirmeye
başlamıştı.insanlar hala yalnızdılar ve sıkılıyorlardı.bir oyun icat etti sonra mucitler, bu oyun diğerlerıne hiç benzemedi
adı savaştı.ve savaştılar.yüzlerını hayatlarında ilk kez gören insanlar sırf ergen çocuk dünyanın isteklerı yüzünden
birbirlerını katlettıler.çok sancılı bir süreçti dünyanın büyümesı,zar zor da olsa gençliğe ilk adımı atan dünya
yenı bir icatla gülümsedi.barış dediler adına.şimdi yenı moda buydu şarkılara konu oluyor insanlar kitleler halınde
ölümlerden kurtuluyordu.ama bilirsiniz alışkanlıklar zor terk edilir hala kan akıyordu ama öyle bir hale gelmiştikki bireysel
kayıplara kayıp gözüyle bakmıyor umarsızca şükrediyorduk.şimdi olgunlaşmış gençliğin tadını çıkarabilicek bir dünya
hazırdı.aşkın büyüsünü unutmus ama tadı damagında kalmıs bir dünya yenı oyunlara sahne olmak için beklıyordu.ve aşk bir
kez daha gösterır gibi oldu yüzünü.şekil değiştirmiş,yenilenmiş,eskisine nazaran içinde şüphe,mantık ve güç isteği barındıran
bir şekilde karşımıza çıkmıştı.en deli çağlarını yaşayan dünya öyle bir hızla dönmeye başlamıştı kı herkesın başı
dönmüş ve kafası karışmıştı.aşk neydı,uğruna neler feda edilebilinirdi herkes unutmuş hatırlamak içinse en ufak bir çaba
gösterıcek halı kalmamıstı.ve aşk bireysel sınırda savaştan bile tehlıkelı hale gelmişti.artık kımse masallara inanmıyor
ve kımse masallarının nasıl biteceğini dert etmıyordu.bildiğimiz hani o destanlar halınde yazılan masallar artık bir paragraf
bile etmıyordu.insanlar hangi ara hayallerınden vazgeçip bu kadar vurdum duymaz olmuslardı?
ve aşk bu nankörlüğü hiç affetmedi.o eski aşıkları aradı durdu hep.aynı insanlar gibi yorgun düştü oda çünkü artık ona
inanan çok az sayıda insan kalmıştı.aşkı unutmanın ve savaşı ona tercih etmememızın acısınıda fazlasıyla çıkarmıştı bizden.
ve evet dünya yaşlanmıştı.artık ne yenı bır oyun oynıycak halı kalmıs ne de eskılerıne sadık kalabılecek gücü.
oysa çocukken kirlenmemiş tertemiz duygularıyla ne kadar mutluydu dünya.büyümek hep kaybetmek midir? yorgun düşmekmidir?
sadece çocukkenn mı hayal kurmak güzeldir? neden büyüdüğümüz zamanlardakı hayallere delilik dendi?
büyümek birazda delirmekmidir? keşke dünyada,bizde hep çocuk kalsaydık.keşke o komşu kızını ilk gördüğümüz anı aşk
sansaydık.annemızın anlattıgı yaratıcıya tapsaydık hep.her gece ellerımızı kaldırıp dua ederken hangi ara gözümüze takıldı o
kağıt parçası?inançlarımızın üstüne neden kan dökme gereği duyduk? neden hep yanlışa inandık?
ilk insandan bugüne kadar o kadar yorulduk kı,sankı bu koca ihtiyar her an gözlerını kapatacak gibi.
ve ben çocukken unuttugum o dualara her zamankınden daha çok inanıyorum şimdi.
ben çocukluguma,yalnızlıgıma güvenıyorum.yanlızlıgımı kabullenıyor ve sadece onu paylasabılıcek birini arıyorum.tıpkı
ilk fırsatta kaçarcasına yanlarından ayrıldıgım ailem gibi.ihtiyar gözlerini yummadan,kendimi aşka affettirebilirmiyim?
bilmiyorum.
ama ben yorulsamda,her seferinde kaybetmenın aslında başka bir kazanca mal olucağını biliyorum.hayatımızı elde
ettigimiz fırsatlardan çok kaçanlar belırlermış ya,nankorlugumuze inat,umarsızlıgımıza inat ben her gece hepımız için
dua ediyorum.
umarım her birimizin masalı "ömür boyu mutlu yaşamışlar" diye biter.umarım.

23.mayıs.2010 Seçkin BIKMAZ