21 Kasım 2010 Pazar

Melodilerin güzelliği

Yanlız geldik bu dünyaya ve yanlız gidicez, ama ya onu yaşarken ne oluyor? Acaba insanlar hep yanlız mı geçiriyorlar hayatlarını etraflarına kim olursa olsun. En sonunda gece yatağa yattığımızda bütün dertlerimizle birlikte odanın karanlığı yükleniveriyor sırtımıza. Yoksa yanlızmışız gibi yaşamaya mı çalışıyoruz? ilgi çekmek için ya da melankoli yaşamak için... Belki bir çok farklı olası sebep bulunabilir yada bunun aksi de iddia edilebilir. Aksini bırakın, ne olduğunu kendim de bilmiyorum fakat kafamdan bir dolu melodi akarken insan içinde bir anda yanlızlığın aksi pençelerini hissediyor sonrasında kulaklarda çınlayan güzel bir melodi ise ruhunu besliyor.

En sonunda ne kadar garip bir varlık olduğumuz gibi birşey de çıkabilir. Nedir ki bu psikoloji? nasıl birşeydir? Bazılarının tamamen kimyasal reaksiyonlarla açıklamaya çalıştığı bir beyinden ötürü müdür yoksa diğerlerinin yapmaya çalıştığı gibi ruhana bir kökenden ötürü mü?

En sonunda defalarca fark ettiğim şeyi gene fark ediyorum. müziğin insanda yarattığı duygular veya dürtüler. muhtemelen herkeste farklı bir sonuç alınırdı aynı şarkılar dinletilerek yapılan bir deneyde. Ne fark eder ki belki de ezgilerin evrenselliği sadece bu etkidedir. Nasıl etkilediğinde değil.

Bir taraftan aklıma gizemli karanlığın içerisindeki müzikle ilgili birşeyler geliyor. Sanki bize hayatı fısıldar gibi, nerelerden geldiği belli olmayan bişeyler söylemeye çalışıyor.

11 Eylül 2010 Cumartesi

İsveçte ilk 1 hafta

Bundan tam bir hafta önce İsveç' e geldim. Hem yüksek lisans, hem de işimde kendimi geliştirmek, daha güzel fırsatlar yakalayabilmek için. İlk önce havanın soğukluğu çarptı yüzüme. Daha sonrasında etrafımda sanat eseri gibi gezen güzel kızlar:))

Öylesine bir düzen kurmuşlar ki, kimsenin göz koymadığı bu topraklarda. Eğer ki biz yapabilseydik burada yapılanları, dünyada cenneti kurmuş olurduk muhtemelen. Ne yazık ki elimizde olan güzelliklerin değerini göremediğimizin kanıtı bu ülke.

Yeni bir ülkeye taşınmak bir çok açıdan çok garip. Yeni bir kültür, yeni kanunlar, yeni insanlar, vs. vs. Ne olursa olsun insan zaman içinde alışmaya başlıyor. Arkadaşlıklar kuruldukça yanlızlık hissi ve çeşitli korkular azalıyor. Bir de insanın yaşam şeklinde ciddi değişiklikler olmaya başlıyor.


Yeni oyuna tıklamak:)

Orda bir yeni oyun düğmesi var. Her zaman, her yerde...

Tıklamaktan korkmamak, çekinmemek lazım. Büyüklerimizden biri demiş ki "hayatının alt üst olmasından korkma. Nerden biliyorsun hayatın altının üstünden daha güzel olmadığını." Aynı onun gibi bişey. Yeni oyun bilinmezlikler, yeni mücadeleler ve zorluklar demek. Ama her bir zorluk aşıldığında insan kendine olan güvenini tazeliyor. "Ben yapabiliyorum" la başlayıp "yaptım" larla devam ediyor hayata.

Değmez mi bunları diyebilmek bir çok zorluğa?

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Başbaşa yada başabaş

Geceyle başbaşadır. rüzgarın getirdiği fısıltıları, kokuları duyumsar. Hisseder onun sessizliğini. Yavaş yavaş yüreğine akışını. Nedir ki karanlık?Bilgelik gibi derin:)ama aslında bilinmezlik midir ki?İnsanın korkmasını sağlayan dipsizlik, sonsuzluk mudur karanlık?İşte o zaman gökyüzüne bakar, neler neler vaad eder. Yada güneşin tekrar doğmak için verdiği savaşı vermesi midir?

Peki ya o yıldızlar?Ne demeli onlara?Gök kubbeyi süslerler, onu ışıl ışıl yaparlar. Aynı hayat gibi. Belki kaderlerimizi barındırırlar. Belki de ölen her kişinin ruhudur onlar, gökyüzünden bizi izlerler.

Kim bilir, geceyi hissetmek demek, uykundan feragat etmek, kendini yormak demektir bir anlamda belki, yine de sunduğu şeyler koca bir derya denizdir...

Onunla başbaşa kalmak ayrı bir meziyettir.

Hayal kur...

Hayal kur...Neden?

1. Zihnini geliştirmek için
2. Olayları daha iyi çözümleyebilmek için
3. Sıkıntılarından arınıp, rahatlayabilmek için
4. Egolarını tatmin etmek için:)

Hayal kurmak bazılarına göre çocukça, bazılarına göre ise gereksizdir belki de. Ama düşünsenize, her insanın egosu vardır ve bunları tatmin etmeyi ister. Ne güzel ki hayallerinde bunları tatmin edebilenlere. O zaman etraflarındaki insanlar üzerinden bunu yapmaya çalışmazlar. Bu da kişinin daha çok saygı görmesini sağlar. Zihnini geliştirmek...Beynimiz sürekli bir etki altında. Duyu organlarımız aracılığı ile anladığımız, anlamadığımız bir çok uyarı alıyoruz. Nasıl ki işleyen demir ışıldar, onun gibi hayal kuran beyin de görselleştirmede, öğrenmeden çok daha yetenekli oluyor.

Peki neden hayal kurmaktan vazgeçelim ki?Zaten hayat yeterince bizi koparmaya çalışıyor. İşle, borçla, sıkıntıyla, vs. vs.Bir de üstüne insanların bunu çocukluk olarak görmeleri...

Sadece bunu yapmadığımız her geçen gün beynimizi tembelleştiriyoruz.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Değiş değiş değiş

Hayatta değişmeyen tek şey değişimdir.:)ne kadar duymaya alışılmış bir cümle öyle değil mi?Ama yapılmaya da alışılmış mı acaba? Kontrollü ve istekli bir şekilde, günün koşullarını izleyip, anlayarak, hayatın getirileri ve götürüleri karşısında güçlü olmak için veya yaşamaktan daha çok zevk almak için.

Değişim, sürekli olarak, istemsiz bir şekilde ilerleyen bir süreçtir. Yine de insanoğlu tarihi boyunca doğaya karşı koyup, onu değiştirmeye çalıştı. şimdi ölümle, zamanla ve daha bir çok kavramla savaşıyor. Kim bilir galip kim olacak bu savaşta?Bunu zaman göstericek, çok düşünmemek lazım belki de. Lakin bu savaşı yürütebilecek kudrete sahipsek, değişimi de kontrol etmek elimizdedir diye düşünüyorum. Bunu yapabildiğimiz zaman gelen seli görmesine rağmen yer değiştiremeyen bir ağacın ümitsizliği ile yaşamaya devam etmeyeceğiz. Bunu başarabilmek için önce hayatı izlemeyi öğrenmek lazım. Bunu yapmak için de durup bir nefes alabilmeyi. Daha sonrasında ne olacak? Değiştirilmesi gerekenler gözle görülür olduğunda gerekli insiyatif ele alınmalı. Sonrasında belki de geri dönüşleri alma süreci başlamalıdır.

Neyse fark ettim ki değişimlere ihtiyacım var. Bir adım daha ileri gitmemi sağlayacak, uyum yeteneğimi geliştirecek değişimlere:))

Ve serüven böyle başladı...

Gece yarısını yeni geçmişken, ay gökyüzündeki yolculuğunun yarısından fazlasını arkasında bırakmışken, bir genç yola çıkar konular arasındaki serüvenine.